ramazan-sarlıMühendislik yaşantımın son 20 yılı hariç yurtiçinde yönettiğim ya da inşaatına katkıda bulunduğum tüm projeleri “Bayındırlık Bakanlığı Genel Şartnamesi” sözleşme koşulları altında yürüttüm. O zamanlar elimizde kıyaslayacak başka bir şartname olmadığı için en iyisi ve en kapsamlısı bu sanıyordum.

“Bayındırlık Bakanlığı Genel Şartnamesi” aslında gerçekten de her ayrıntıyı hesaba katarak hazırlanmıştır ve oldukça kalın bir kitaptır. Resmî bir inşaat işini yönetirken karşınıza çıkabilecek sorun türlerine bir şekilde cevap verebilecek çeşitlilikte maddelere sahiptir.

Ama gelin görün ki, işin yer tesliminden hakediş düzenlenmesine, fiyat farkı hesabından geçici kabule kadar hemen her konuda o denli çetrefilli işlemler, tutanaklar, formlar vardır ki, bir kontrol mühendisi sahada yapılan işi denetlemekten çok ofiste evraklarla uğraşmak zorundadır.

Adı geçen şartname birçok yardımcı öge ile de desteklenmektedir. Bunların neler olduğuna şöyle bir göz atalım:

  • Eski adı Bayındırlık Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, yeni adı “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı” olan Bakanlığın adı geçen şartnamesi (İdari ve Teknik şartname), Özel Teknik Şartname, Birim Fiyatlar, Birim Fiyat Analizleri, Birim Fiyat Tarifleri, Aktarmasız Analizler başvuru kaynağı olarak elinizin altındadır.
  • Rölöve, ataşman ve yeşil defterler bulunduğunuz kurumca sağlanır ve tarafınızca gerektiğinde doldurulur.
  • Keşifte ve Bakanlığın Birim Fiyat Analizlerinde bulunmayan bir poz kullanma zorunluluğu doğduysa Bakanlığın Birim Fiyat Analizlerinden en yakın poza ait bir birim fiyattan yararlanarak YFZ (=Yeni Fiyat Zaptı) yapabilirsiniz.
  • Nakliye hesaplamaları için nakliyesi ödenecek malzeme için ilgili formül kullanılır.
  • Fiyat farkı hesabı için yine fiyat farkı ödenecek malzeme için ilgili formül kullanılır.
  • Yıllara sâri bir işse, o yıla ait ödenek diliminiz bellidir ve o kadar parayı o yıl içinde harcamalısınız.

Kâğıt üzerinde Bakanlıkça her ayrıntı düşünülmüş, her boşluk doldurulmuş gibi görünse de uygulamada karşınıza birçok sorun çıkabilmektedir. Bu sorunlar, çeşitli yazılarımda belirttiğim gibi insan kaynaklı sorunlardır ve siyasi tercihler, siyasi öncelikler, şahsi menfaatler nedeniyle kâğıt üzerinde harika yönetmelikler, yönergeler, şartnameler olmasına rağmen uygulamada işlerin yönetimi sorunlar yumağına dönebilmektedir. Bu sorunlar, yanlışlıklar hangi alanlarda ortaya çıkıyor,  şimdi kısaca bunlara bakalım:

Bakanlıkça Yayınlanan Birim Fiyatlar

Bakanlığın her yıl Mart ayında yayınladığı birim fiyatlar ve rayiçler birkaç ay dışında asla gerçek piyasa fiyatlarını yansıtmaz. Her zaman düşüktür. Ancak ihaleler hep bu fiyatlar üzerinden yapılır ve üstüne üstlük de müteahhitler %20 – 50 arasında tenzilâtla iş alırlar. Hepsi ağlaşır, “zarar ediyorum” der ama ne hikmetse aynı şartlarda ihale edilen bir inşaat işi daha kapmak için ellerinden ne gelirse yaparlar.

Yahu kardeşim girmeyin o zaman zarar ediyorsanız ne işiniz var resmi ihalelerde dediğimizde yanıtları aşağı yukarı aynıdır: “İş mi var kardeşim ülkede, ekip boşta kalmasın diye zararına alıyoruz işte ne yapalım…”

Bunların hepsi PALAVRADIR. Aslında %70 de kırsa o işten kâr edeceğini adı gibi bilmektedir. Çünkü, kontrol teşkilâtı da o resmî kurumun bünyesindedir ve genelde müteahhidin elemanı gibi çalışır. Gerek “Fiyat Farkları” ve gerekse “Yeni Fiyat Zabıtları” ile, 1. Keşifteki birim fiyatlar yerine çok daha ucuzunu kullanmakla ya da birçok kalemi YAPMAMAKLA ve tabi ki yapmış gibi göstermekle (çoğunlukla altyapı işlerinde) müteahhit çok fazla olmasa da yine de kâr eder. Ben 2 baca arasında pissu borularının döşenmeden döşenmiş gibi paralarının alındığı, ya da hiçbir teknik kurala uyulmadan, borular arasına conta bile konulmadan, gereken eğim verilmeden, üçüncü sınıf fabrikalarda üretilmiş en ucuz boruların yan yana dizildiği ve üstünün kazı toprağıyla kapatıldığı ancak hakedişlerinde sanki mükemmel yapılmış gibi parasının alındığı işleri biliyorum…

Meslek hayatımın ilk yıllarında çalıştığım bir resmî kurumda “Statik Büro”daydım ve bize sunulan Statik-Betonarme Projeleri inceliyordum. İlk tespitlerim çok ilginçti; binalar o denli “overdesign” yani gereksiz yere aşırı derecede güvenli projelendirilmişti ki “Valla bravo müteahhitlere, emniyete ne kadar da önem veriyorlar” diye düşünüyordum. Konuyu büro şefimize açtığımda bana gülerek şöyle demişti: “Onu bilerek yapıyorlar. Biz bu haliyle onaylarsak hakedişlerini bu onaylı proje üzerinden alacaklar, ancak binayı, hazırladıkları ikinci bir projeye göre yapacaklar. O ikinci proje çok daha farklı demir pürsantajı ve taşıyıcı eleman ebadına göre dizayn ediliyor. Yani inşaat demiri de beton hacmi de hayli azalıyor.” Kontrol teşkilâtı yok mu orada diye sorduğumda hiçbir şey demeden sadece gülümsemişti.

yavuz-sultan-selim-koprusu05Tüm resmî dairelerdeki kontrol teşkilâtı böyle değil tabi. Bir İdare, sözleşmeyi, projeleri, teknik spesifikasyonları tam anlamıyla uygulattığında da bu kez yükleniciler müthiş zarara giriyorlar ve başlıyorlar ağlaşmaya: “Bu fiyatlar kurtarmıyor”. Kardeşim %50 kırarken hiç mi hesap yapmadın dediğinizde aldığınız cevapla şaşırıyorsunuz: “Abi patron son anda tenzilât oranını yazdı. Ne hesaplara baktı ne de işe. Biz dedik kurtarmaz ama bu işi ne pahasına olursa olsun almam lâzım dedi. Ne yapalım…”

Sonuçta, olan yine devletin parasına, vatandaşa oluyor. Büyük bir ihtimalle iş feshe gidiyor. Müteahhidin teminat mektupları nakde çevrilip, iş onun nam-ı hesabına başkasına yaptırılıyor. Eğer bu para yetersiz kalacaksa ki genelde öyle olur, yeniden ihale ediliyor. Yeni ihale süreci tabiatıyla zaman alıyor, fiyatlar zamlanıyor… Yani anlayacağınız 10.-TL’lik bir iş yıllara sâri bir işe dönüşüyor ve 30 belki 40 TL’ye mâl oluyor. Kaybedilen zaman da cabası. Sizce bundan en büyük zararı kim ediyor dersiniz?

İnşaat İşinin 1. Keşif Özetinin Hazırlanması

Bir zamanlar meslek yaşantımın en kötü günlerini geçirdiğim devlet kurumlarından birinde, Altyapı ve Koordinasyon Müdürlüğünde çalışmaktaydım. Yıl 1994. Müdürlüğümüzün yatırım bütçesi belliydi; 100 bin TL diyelim. Bu para, hakkıyla 3 işe başlayıp zamanında tamamlamaya cevaz verirken, yukardan bir emir gelir, keşfi 10bin TL’lik 10 işi ihale çıkarın derdi büyükbaşlarımız…

İlkelliği, teknik bir konuya siyasetin karışmasıyla oluşan iğrençliği görebiliyor musunuz?

Ben söylene söylene tamamen uydurma çok keşif hazırladığımı biliyorum. Ne projesi vardı bu işlerin ne de nerede yapılacakları belliydi. Siyasi görüşlere göre şekillenen, “Şu ilçe bize oy vermedi, oraya hizmet götürmeyelim” mantığı üzerine kurulu sahada anında karar verilerek yapılan yatırımlardı. Ya da çoğunda olduğu gibi başlamış olmak için başlanan işlerdi. Bilmem ne deresi ıslahı diye cafcaflı ismi vardı bir kısmının ama daha kazısı bitmeden keşfi dolardı. Bu yüzden normal şartlarda bir yılda bitmesi gereken bir iş ödenek yokluğundan 10 yıla kadar uzayan bir sürede tamamlanırdı. Ben aynı işe ait 3 hatta 4 ikmal inşaatının ihaleye çıktığını bilirim. Düşünsenize 10bin TL ile ihaleye çıkılan bir işin kaça mâl olduğunu ve kayıp zamanı. Sizce vatan hainliği, hırsızlık, soygun ve talan sadece rüşvet alarak mı yapılır, HAYIR! Bence bu tip siyasi ahlâksızlıklar soygunun, devleti zarara uğratmanın dik âlâsıdır.

Ödenek Dilimlerinin Tespiti

Ya ödenek dilimlerine ne demeli? Yıllık 1 TL olan ödenek dilimi biliyorum ben. İhale edilip 2 yıl ödenek yokluğundan başlayamayan işler mi ararsınız, konulan komik ödenekler nedeniyle 1 ay sonra durdurulan işler mi? Ne kadar mantıklı gerekçelerle açıklanmaya çalışılsa da bu, bence garabetin önde gidenidir ve devlet dairelerindeki bananeciliğin, işten anlamamanın ya da iktidar yalakalarına peşkeş çekilen milyonların yarattığı bir ucubedir. Yatırımını bile siyasi şov aracı haline getirmenin en acınası durumudur bu…

phpThumb_generated_thumbnailBir diğer saçmalık da ödenek dilimlerinin nasıl tespit edildiğidir. Ben onca işe baktım, önceden tahmin edilen ödenek dilimlerinin yanına yaklaşan hiçbir ihale görmedim. O nedenle harcanamayan para bin bir bahane bulunarak bir sonraki yıla aktarılır ve Sayıştay denetiminde de bu gerekçelerin hiçbiri mantıklı bulunmadığı için o projenin tüm ilgililerine milyonlarca liralık zimmetler çıkarılırdı.

İş Programları da tamamen göstermeliktir. İhale bedelini toplam süreye bölünmesiyle oluşan lineer bir çizgiden ibarettir sözde “Cash Flow”… Düşünsenize günlük harcanacak ödenek, ilk gün de aynı, son gün de. Bu kadar saçma bir şey olabilir mi? Devlet dairelerinde olurdu.

Zemin Klas Tespit Heyeti

Zemin klas tespiti denilen bir saçmalık vardır bir de. İdare bir heyet oluşturur ve inşaatın yapılacağı arazinin ödemeye esas klasını “saptar(!)”. Ne kadarı yumuşak, ne kadarı kaya, ne kadarı küskülük genelde müteahhitle anlaşmaya bağlıdır. Ve birçok yerde yumuşacık zeminlere “%40 kaya” raporu verilir. Yani zemin klas tespitleri de sadece kâğıt üzerinde işte bir formaliteyi yerine getirmek için yapılır. Çünkü gönderilen o heyetin derdi seyahat etmek, 2-3 gün boyunca otellerde kalıp bedava yemek yemek, rapor hazırlamadan önce de “zarfını” almaktır. Hiçbiri konusunda uzman biri değildir ve bu tespitlerin çoğu yanlıştır. Bu nedenle ben, yumuşak kaya raporu verilmiş batak balçık zemine kazıklı temel yapılmasıyla keşfin yarıdan fazlasının temel sistemine yatırıldığı işler de biliyorum.

Bu işler belki Bayındırlık Bakanlığında, Özel İdarelerde belki daha ciddiye alınarak yapılırdı, bilmiyorum. Şimdilerde artık “Teklif Birim Fiyatlar” üzerinden ihaleler revaçta. Tabi, yabancı kuruluşların ya da bankaların finanse ettiği işlerden değil, her konuda siyasetin hâkim olduğu Belediyelerin iç kaynaklarla gerçekleştirdiği işlerden bahsediyorum. Sanıyorum bu rezillik hâlâ aynı hızla devam ediyor ve düzelmeye de hiç niyeti yok. Bunu, son 13 yılda 150 kez değişen ihale yasasından anlamak mümkün, çünkü zihniyet “devlet malı deniz yemeyen domuz” düsturu üzerine kurulu…

Uğur GÖRGÜLÜ

16 Mart 2016 – Zugdidi (Gürcistan)